Ana SayfaAçıklamalarYaşasın 1 Mayıs, birlikte güçlüyüz!

Yaşasın 1 Mayıs, birlikte güçlüyüz!

Emperyalist ülkelerin savaş ve ekonomi politikaları sonucu göç etmek zorunda kalan yoksul halk kitleleri gittikleri ülkelerin emek piyasası için ucuz emek deposu olarak adeta bir velinimet olarak görülüyor. Hayatları tıpkı sınıf kardeşi yerli işçiler gibi egemen sınıfın daha fazla kârı için bir kaynak olan göçmen işçiler; Fransa’da geri gönderme tehditleriyle çalıştırılan kağıtsız işçilerden İngiltere’de arta kalan sandviçi yediği için kovulan Latin Amerikalı taşeron işçilere, Suudi Arabistan’daki Amazon depolarında intiharın eşiğine sürüklenene dek çalıştırılan Nepalli işçilerden Katar’da stadyum inşaatında katledilen binlerce göçmen işçiye ve Türkiye’de tekstil atölyeleri gibi emek yoğun sektörlerde çalıştırılan Suriyeli işçilere dek dünyanın her yerinde ucuz emek olarak sömürülüyor ve ayrımcılığa uğruyor. 

Bugün düzenin göç etmek zorunda bıraktığı yoksul halk kitlelerine sunduğu seçenekler açık bir şekilde ortadadır: AB/ABD’nin denizlerde botları batıran, sınırlara testereli dubalar yerleştiren, yüzen gemi hapishanelerine hapseden ve her geçen gün bütçesi katlanarak artan silahlı sınır güvenliği Frontex gibi ölümcül sınır rejimi uygulamaları ve göç politikalarına maruz kalmak ya da ırkçı partilerin seçim malzemesi olarak hasbelkader geçebildikleri sınırların ötesinde hayatları sömürülen köleler gibi yaşamak. Bugün, sınırlarda, göç yollarında ve ülkemizde işkence merkezi haline gelen uygulamalarıyla adını çokça duyduğumuz Geri Gönderme Merkezleri aracılığıyla insanlık onurunu ayaklar altına alan ırkçı uygulamalar devlet(ler) politikası halinde normalleştiriliyor.

Türkiye’de on yılı aşkın süredir birlikte yaşadığımız Suriyeli, Afgan ve diğer uyruklardan göçmenler eğitimden barınmaya, beslenmeden ulaşıma hiçbir temel haktan eşit olarak faydalanamıyor; kayıtsız, örgütsüz, güvencesiz çalıştırılıyor; iş cinayetlerinde katlediliyor. Dünyada ve Türkiye’de göçmenleri seçim malzemesi olarak kullanan ırkçı şovenist partiler, güvencesiz ve kayıtsız çalıştırılarak sömürülen göçmen emeği konusunda sessizliklerini sürdürürken sömürüde uzlaşma içinde oldukları egemen sınıfla birlikte ayrımcı propagandaları ile halkları birbirine düşürmeye çalışıyor. Daha önce bahsettiğimiz gibi1, bugün hukuki anlamda gerek Türkiye’nin imzacısı olduğu uluslararası sözleşmeler, gerek sendikalara dair kanunlar teorik anlamda göçmen işçilere sendikalaşma hakkını tanıyor olsa da, gerçeklik bunu karşılamamaktadır. Göçmen işçilerin gerçekliği, sonuçlanması uzun süren Uluslararası Koruma ve Geçici Koruma başvuruları, patronların başvurusuna tabi tutulan çalışma izinleri, yeri geldiğinde geri gönderilme tehdidiyle patronlar tarafından kolayca haklarının gasp edilmesi ile, tıpkı yerli işçilerin yaşadığı işkolu ve işyeri barajları gibi işverenler lehine uygulanan ve sendikal özgürlüğü bir hayal olarak sunan 6356 Sayılı sendikalar kanunudur. Bugün esas meselemiz göçmen emekçi kitlelerin işçi sınıfının bir parçası olduğunun ve yerli işçiye karşı sermaye tarafından nasıl kullanıldığının bilincinde, yerli ve göçmen hep birlikte güçlü olduğumuzu hatırlayarak gerçekliğimize odaklanmak ve kendi fiili meşru örgütlü mücadelemizi nasıl kurmamız gerektiğini tartışmaktır.

Bir kez daha hatırlamalıyız ki düşmanımız Lezita patronunun direnen işçilerin karşısına çıkardığı yoksul Hintli emekçiler değil, onları örgütsüz ve güvencesiz çalışmaya mecbur eden egemen sınıf, onun yasal uygulayıcıları ve meseleyi ırksallaştırarak sınıfı görmezden gelen/bölen siyasi aparatlarıdır. Amazon depolarından Paris Olimpiyatlarındaki inşaatlara ve Türkiye’deki tekstil atölyelerine dek dünyanın dört bir yanında emekçinin kanını emerken de, Filistinlileri kendi topraklarında katleden Siyonist İsrail’in silah üretimine malzeme taşırken de sermaye sınıfının tarafı her zaman korumaya çalıştığı asalak zenginlikleri ve üzerine inşa ettikleri refahlarıdır.

1 Mayıs’a giderken Antep’ten İstanbul’a pek çok defa şahit olduğumuz, yerli ve göçmen emekçinin birlikte mücadelesinin kazanımlarının ışığında eşitlik temelinde bir düzenin inşası için, işçilerin bütünlüklü öz-örgütlü gücünde harmanlanan sınıf mücadelesinin özgürleştiriciliğine olan inancımızla çağrıda bulunuyoruz: Birlikte güçlüyüz!

Yerli veya göçmen, yaşamlarımızı savunmak için bir araya gelelim!

Yaşasın 1 Mayıs, Yaşasın İşçi Sınıfı Enternasyonalizmi!

  1. Göçmen işçilerin örgütlenmesinin yasal zemini ve olanaklar – Av. Sevda Karataş – Göçmen Sendikası Girişimi (gocmensendikasi.org) ↩︎
RELATED ARTICLES

Son Eklenenler