Ana SayfaBilgi-BelgeGöçmen işçilerin örgütlenmesinin yasal zemini ve olanaklar - Av. Sevda Karataş

Göçmen işçilerin örgütlenmesinin yasal zemini ve olanaklar – Av. Sevda Karataş

Göçmen işçiler çalışma hayatına ilişkin temel haklara dair ekonomik ve sosyal dezavantajlara sahip bulunmaktadırlar. Ayrıca göçmen işçiler, çıkarlarının korunması adına işgücü piyasasında temsil edilmemekte; daha çok güvencesiz, düşük ücretli ve kayıt dışı işlerde çalışmakta; patronlar için ucuz işgücü olmaları, sınır dışı edilme tehlikesi ve geçim kaygısı gibi sebepler dolayısıyla ciddi sömürüye maruz kalmakta, insan onuruna yakışır çalışma şartlarına erişememektedir. Tüm bunlar göçmen emek sömürüsünde kural haline gelmiş bir halde bulunmaktadır.

Sendikalar ise tıpkı yerel işçiler gibi göçmen işçilerin haklarının uygulanmasında da önemli bir role sahiptir.

Halihazırda göçmen işçilerin işgücü piyasasındaki konumlarına baktığımızda; özellikle örgütlenmenin zor olduğu sektörlerde, uzun çalışma saatleri altında, düşük ücretlerle, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmadığı işyerlerinde kayıt dışı olarak çalıştıklarını görüyoruz; Öte yandan, göçmen işçilerin göç ettikleri ülkenin dilini bilmemeleri yerel işçilerle ve sendikalarla iletişim kurmalarını engelliyor ve devletin belirlediği yerde ve vakitte işyerine, yerel işçiye entegre olamadan başka bir yere gönderilmeleri şeklindeki çalışma rejimi örgütlenmeyi zorlaştırıyor.

Ayrıca bugün tekstilden inşaata emek yoğun sektörlerde azımsanmayacak bir göçmen işçi yoğunluğu olmasına rağmen ana akım sendikaların göçmenleri görmezden gelen tutumları, göçmen işçilere dair içine gömüldükleri derin sessizlik de göçmen işçilerin örgütlenme arayışını baltalamakta ve elbette işçi sınıfı içindeki yerli ve göçmen ayrışmasının derinleşmesine yol açmaktadır. Bugün göçmen işçilere dair düzenli raporlar yayınlayıp önerilerde bulunanlar DİSK değil TİSK’tir.

Tüm bu keşmekeş halin yanı sıra; göçmen işçilerin sendikal hakları, uluslararası belgelerde düzenlense de somut öneriler ve elbette pratikte yetersiz kalmaktadır.

Söz konusu uluslararası düzenlemeler şunlardır:

  • İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi madde 23/4’te “Herkesin, çıkarını korumak için sendika kurma ya da sendikaya üye olma hakkı vardır.” diyerek göçmen işçilerin de sendika kurma ve sendikaya üye olma hakları teminat altına alınmıştır. Aynı şekilde Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin madde 22/1’de de “Herkes başkalarıyla bir araya gelerek örgütlenme özgürlüğü hakkına sahiptir; bu hak, kendi menfaatlerini korumak için sendika kurma ve sendikaya katılma hakkını da içerir.” denerek herkese sendika kurma ve üye olma hakkı tanınmıştır.
  • Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi m. 8’de sendika kurma ve üye olma hakkı göçmen işçiler de dâhil herkese tanınmıştır. Tüm Göçmen İşçilerin Ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme m.26’da “Sadece ilgili örgütün kurallarına tabi olarak yukarıda belirtildiği şekilde herhangi bir sendikaya ve kuruluşa özgürce katılmak;” denmiş ve devamında m.40/1’de ise; “Göçmen işçiler ve aile fertleri istihdam edildikleri Devlette ekonomik, sosyal, kültürel ve diğer çıkarlarını geliştirmek ve korumak üzere dernekler ve sendikalar kurma hakkına sahiptir.” denerek tüm göçmen işçilere sendikaya üye olma hakkının yanı sıra ayrıca sendika kurma hakkı tanınmıştır.
  • Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m. 1 ve 11’de herkese sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkı tanımıştır. Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı m. 12 ve 28’de ise; birlik ülkelerindeki tüm göçmen işçiler için sendikal hakları tanımaktadır.

Türkiye’deki durum içinse 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu(STİSK)’na yakından bakacak olursak; Sendika üyeliği ve üyeliğin kazanılması başlıklı m.17/1’de “On beş yaşını dolduran ve bu Kanun hükümlerine göre işçi sayılanlar, işçi sendikalarına üye olabilir.” denmektedir.

Peki bu ne demek?

Kanunun çok açık ve basit bir şekilde söylediği üzere; işçi sendikasına üye olmanın koşulları işçi sıfatına sahip olmak, ki bu da ilgili kanun olan İş Kanunu’nda “Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi” olarak tanımlanmıştır, aranmaktadır. Devamında ise yaş koşulunu (15) sağlamış olmak aranıyor. İş hukuku ile ilgili düzenlemelerin temelini oluşturan 4857 sayılı İş Kanunu’nun ilgili maddesinde “On beş yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasaktır. Ancak, on dört yaşını doldurmuş ve zorunlu ilköğretim çağını tamamlamış olan çocuklar; bedensel, zihinsel, sosyal ve ahlaki gelişmelerine ve eğitime devam edenlerin okullarına devamına engel olmayacak hafif işlerde çalıştırılabilirler. On dört yaşını doldurmamış çocuklar ise bedensel, zihinsel, sosyal ve ahlaki gelişmelerine ve eğitime devam edenlerin okullarına devamına engel olmayacak sanat, kültür ve reklam faaliyetlerinde yazılı sözleşme yapmak ve her bir faaliyet için ayrı izin almak şartıyla çalıştırılabilirler.” denmesi üzerine her yönüyle kusursuz olan STİSK’in yalnızca 14 yaşını doldurmuş olan işçilerin, sendika üyelik hakları ile ilgili herhangi bir hükme yer verilmemesi eleştirilmiştir.

Sendika kuruculuk şartları içinse 6356’da fiil ehliyetine sahip ve fiilen çalışan gerçek veya tüzel kişiler denerek kuruculuk şartları da oldukça geniş tutulmuştur. İlgili kanunun eski hali 2821 Sayılı Sendikalar Kanunu’nda kuruculuk için “Türk vatandaşı, medeni hakları kullanmaya ehil ve sendikaların kurulacağı işkolunda fiilen çalışır olmak; Türkçe okur-yazar olmak” aranmaktaydı. Kanun bugünkü haline “Fiil ehliyetine sahip ve fiilen çalışan gerçek veya tüzel kişiler sendika kurma hakkına sahiptir.” sendikal haklar için sınırlamaları daraltmak, uygulamadaki sorunlara çözüm getirmek, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 87 ve 98 sayılı sözleşmelerine uyum sağlamak maksadıyla yapılan değişiklikler sonucu gelmiş ise de bu kanunların temel yansımalarında önemli bir değişiklik elbette gerçekleştirilmemiştir.

İlgili kanunlarda yukarıda detaylıca baktığımız üzere göçmenlik hususunda bir sınırlama getirilmemiştir.

Görüldüğü gibi bahsi geçen uluslararası ya da Türkiye’de uygulanan halihazırdaki sendikalara dair sözleşme ve kanunların teorik olarak sendikayı ve sendikalaşmayı vaad etse de pratikteki gerçeklikle uyuşmadığı apaçık ortadadır. Yukarıda art arda sıralanan uluslararası düzeydeki Türkiye’nin de imzacısı olduğu tüm sözleşmelerin de kanunların da sunduğu yalnızca sendikal özgürlük hülyasıdır. Bu tatlı düş; içi boşaltılan kanunlarla yerli ve göçmen işçinin sendikal alanda özgürleşememesiyle sona ermektedir.

Göçmen işçiler için hukukun neler vadettiğine gelmeden evvel göçmen işçiler bakımından sendikalaşmayı engelleyen düzenin önüne koyduğu; göçmenlerin kimlik edinme süreci, Uluslararası Koruma, Geçici Koruma başvurularının neticelenme süreleri, çalışma izninin ise iş piyasasındaki durum, ekonomik konjonktür, işverenin mali yapısı, istihdama katkısı ve yabancı için yapılacak güvenlik soruşturması gibi birçok koşula bağlanması gibi fiili engeller kapıda beklemektedir. Dolayısıyla göçmen işçiler için örgütlenmenin olanakları yalnızca usul ve esaslar düzenleyen kanunlarda değil, söz konusu fiili engelleri göz önünde bulundurularak tartışılmalıdır.

Mecbur oldukları için kayıtsız, güvencesiz ve tehlikeli işlerde çalışmak zorunda kalan göçmenler dil bilmedikleri için de ucuza çalışırken; tüm bu engelleri aşarak, kimliklenen, çalışma izni alan, sigortalı olarak çalışma olanağı bulan göçmen işçiyi sendikal örgütlenme anlamında gerçekten ne bekliyor?

Yukarıda söylediğimiz gibi ilgili sözleşmelerde de kanunlarda da göçmenlik hususunda bir sınırlama yok.

Fakat gelin görün ki sendikal özgürlüğü sağlamak vaadiyle getirilen 6356 Sayılı Kanun; göçmen işçinin karşısına tıpkı yerli işçiye olduğu gibi işkolu ve işyeri barajları, işveren tarafından kötüye kullanılan yetki itirazı hakkı, hukuk sistemi ve işverenler ve sarı sendikalar tarafından içi boşaltılmış bir kanun olarak çıkıyor.  

Sonuç olarak burjuva hukukunun teorik düzenlemeleri işçi sınıfının içinde bulunduğu durumu hiçbir vakit bütünüyle ifade etmeye yetmiyor. Dolayısıyla tüm imkân ve olanaklara hukuki, fiili fark etmeksizin kendi gerçeklerimizle bakmalı, fiili ve meşru mücadeleye dair odaklarımızı genişletmenin yollarını aramalıyız.


RELATED ARTICLES

Son Eklenenler