Ana SayfaManşetEşit ve özgür bir yaşam için göçmen kadınlarla birlikte örgütlü mücadeleye! -...

Eşit ve özgür bir yaşam için göçmen kadınlarla birlikte örgütlü mücadeleye! – Fatma Sarih & Asya Selvi

Savaşlar, baskılar ve ekonomik koşulların ittiği göçler artarak devam ediyor; varılan yerde ise göçmenler düşük ücrete mahkûm, pek çok haktan da mahrum bırakılarak çalışmak zorunda kalıyor. Diğer taraftan göçmenler gittikleri yerlerde sistemin yarattığı sorunlu pek çok şeyden sorumlu tutuluyor. Üstelik en ağır çalışma şartlarına, geçmişin yaralayıcı travmalarına, ayrımcılığa, yoksulluğa maruz kalmalarına rağmen.

Irkçılık ile işçi sınıfını bölmek kapitalist sistemin en işlevli aracı. Eğitim sistemi, medya aracılığıyla göçmenlere yönelik ayrımcılık güçlendiriliyor. Örneğin bu yıl 8 Mart için sosyal medyada göçmen kadınları dışlayıcı, nefret içeren paylaşımlara önceki yıllara nazaran daha sık karşılaştık. Feminizmin ezilen tüm kadınları kapsayan içeriğinin altı boşaltılmaya çalışıldı. Buna karşı göçmen kadınların haklarını savunmaya hem meydanlarda hem tüm yaşam alanlarında yanlarında olmaya devam edeceğiz.

Göçmenlere yönelik ayrımcılıklar biliyoruz ki sivil toplum örgütlerinden medet umarak çözülmez. Her biri uluslararası sermayenin “sosyal sorumluluk” projeleri kapsamında değerlendirilebilecek mahiyette fonlarla desteklenirken, ezilenleri mücadeleden alıkoymak dışında işe yaramıyorlar.

Ataerki gibi kökleri çok eskiye dayanan ideolojileri söküp atmanın yolları kadınların mahallede, işyerinde, üniversitede vd alanlarda örgütlü mücadelesinden geçmektedir. Sömürü çarkından tek kurtuluş mücadeledir. Dost meclislerinde dertleşmelerle sorunlar çözülmezken gerçek anlamda sorunları çözebilmenin yolu örgütlü mücadeleye dâhil olmakla mümkün. Sendikal, siyasal çalışmalarla kadınlar mücadeleden cesaret bulur, omuz omuza direnmenin yarattığı ortamda güç biriktirir. Mücadele alanlarında ırk, cinsiyet, cinsel yönelim ayrımlarına yer yoktur.

Seçim denen sirk başladığında, kampanyaların merkezine göçmenler yerleşiyor. Pek çok travmayı atlatıp gelmiş binlerce insan alçak nefret söylemlerinin hedefi haline geliyor, yeri geliyor bu söylemler linçleri doğuruyor. Siyasi iktidar, sefalete mahkûm ettiği ve siyasi arenada elindeki en büyük silahlardan biri olan göçmenleri koruyan bir portre çizse de temelde sermaye sınıfına ucuz işçi sağlıyor. Düzen muhalefeti temsilcileri ise açıkça ırkçı söylemleri dile getirmekten çekinmiyor.

Göçmen kadınlar istihdama dâhil olabilmek için başta hane erkeklerinin engellemelerini aşmakla uğraşıyor. Çalışma yaşamına dâhil olabilen kadınlar ise evdeki ağır bakım yükünün yanında işyerindeki ağır çalışma şartlarına maruz kalıyor. Hiçbir düzen partisinin kadınlara eşit ve özgür yaşamı getireceğini sanmıyoruz, onlara bel bağlamıyoruz.

Göçmen kadın işçiler kronik hastalıkların pençesinde hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. Eldeki parayla erişilen sağlık hizmeti onları ayakta tutmaya dahi yetmiyor. Üstelik pek çok göçmen sağlıktan eğitime her hizmet için çok daha fazla ödeme yapmak zorunda bırakılıyor. Bu durum kadınları, sağlık sorunlarını çok tehlikeli koşullarda çözmeye ya da çözümsüzlüğe itiyor. Sağlıklı bir yaşam herkesin hakkıdır ama bu sefalet ücretlerle sağlıklı kalmak imkânsız. Sağlıklı yaşam, huzurlu bir çevrede sağlıklı gıdalar tüketerek ve temel ihtiyaçları düşünmek zorunda olmadan yaşayarak mümkün olur. Sağlıklı bir yaşamı kurmaksa hiçbir devletin veya patronun ajandasında yok. Bizler yaşadığımız cehennemi cennete çevirme gücüne sahibiz. Kadın cinayetlerini durduracak, özgürce bir yaşamı birlikte inşa edeceğiz.

Her 8 Mart’ta işçi kadınların mücadele tarihine vurgu yapılır ancak örgütlü mücadelenin zayıflığından kadınların sorunları aynen devam eder dünyanın dört bir yanında. Mücadele alanlarında kadınları aktif özneler olarak görmeyen yaklaşımların siyasi zafere ulaşması imkânsızdır. Dünya nüfusunun yarısından fazlasını oluşturan kadınlarla birlikte mücadele, egemenleri korkuttuğu içindir ki bizleri kendi yarattıkları baskıcı döngülerde tutmaya çalışıyorlar. Haksızlığa, sömürüye, kadın cinayetlerine ses çıkarılmasın, bu cendere sürsün istiyorlar. Buna karşı biz devletin mahkemelerine değil kendi öz gücümüze inanıyoruz. Adalet de eşitlik de mücadeleyle gelecek.

Kadın hareketinin mücadelesi ezilen tüm kadınlar özgür olana dek sürecek. Sokaklarda, iş yerlerinde, evlerde ve zihinlerde verilecek büyük bir mücadele sonucunda ataerkinin kökünü kazıyabiliriz.

Savaşların ortadan kalktığı ve halkların kardeşliğinin egemen olduğu bir dünyayı yaratmak işçi sınıfımızın temel özlemidir. Kadınlar, göçmenler, ezilen tüm kimliklerin kurtuluşu birleşik örgütlü savaşımızla olacak. Dünyanın zenginliğini elinde tutan bir avuç asalak topluluğuna karşı hayatı üreten ve yeniden üreten emekçiler, ezilenler olarak biz çoğunluğuz.

8 Martları grevlerle kucaklamak için, hakkımız olanı söke söke almak için, savaşların son bulduğu, sınırların ortadan kalktığı, kimsenin toplumsal cinsiyeti ve/veya cinsel yönelimi nedeniyle ezilmediği eşit bir dünya için haydi alanlara, haydi birlikte mücadeleye!

RELATED ARTICLES

Son Eklenenler