İş bırakıp kazanan MDZ işçileriyle bir gece: “Yerli ve göçmen işçilerin manifestosu” – Adem Korkmaz

MDZ İplik işçileri bir günlük iş bıraktı. Yaklaşık 80 işçinin çalıştığı fabrikanın yarısına yakını mülteci işçiler. “Biz burada bir aile gibiyiz” diyen mülteci işçi, bize Amerikalı Yazar John Steinbeck’in Gazap Üzümleri romanını hatırlattı. Romanda işsizlik, göç, mülteci olma durumu, ötekileştirilme, işçinin sömürüsü, açlık, sefalet ve daha birçok mesele Joad ailesi üzerinden verilir. İşte MDZ iplik işçilerinin de yaşadıkları Joad ailesinin yaşadıklarına çok benziyor. İşçiler artık çalışma ve yaşam koşullarına yeter dedikleri için iş durdurdular. Patronun zamlı teklif ettiği ücret yoksulluk sınırının yaklaşık 4’te biri kadar. İşçilerin sadece ücret talebi değil, ağır sömürüye karşı ve insanca çalışmak için de talepleri vardı. Elbise dolabının olmadığı, yemeklerin yenilemeyecek kadar kötü olduğu, lavaboların pislik içinde olduğu, çalışma alanlarında toz ve pislikten geçilmediği, 65 kg ağırlığında çuvalları sürüklediği için 24 yaşındaki işçinin bel fıtığı olduğu, havalandırmanın olmadığı işyerinde günlük sadece bir maske verildiği, bir işyerinden bahsediyoruz.

“SORUNUMUZ SURİYELİLERLE DEĞİL, PATRONLA”

Çalışma Bakanlığı sitesinde yer alan “Çalışma izni alınmasıyla ilgili olarak yapılacak her türlü gider ve harç ödemeleri, işveren tarafından karşılanır. Bu amaçla yapılan giderler ve işveren ödemeleri için işverenler tarafından işçinin ücretinden kesinti yapılamaz, işçiden herhangi bir ödeme talebinde bulunulamaz” ibaresi yer aldığı halde bu giderlerin tamamını işçilerin ücretlerinden kesen, suç işleyen bir patrondan bahsediyoruz. İşçilerin yaşadıkları bunlar iken patron yeni makinalar alıyor, iş yeri büyüdükçe büyüyordu. Katmerli sömürü ile onlarca milyona alınmış yeni ve daha büyük işletme açma planını hayata geçiriyordu. “Biz burada bir aileyiz” diyen mülteci işçiye farklı bir konuşmada sanki cevap veren yerli işçinin “Bizim sorunumuz Suriyelilerle değil, bize bunları reva gören patronla” sözü bize işçiler arasında nasıl bir birliğin nasıl bir dayanışmanın filizlendiğini gösteriyor.

“BİZ NEDEN KAZANMAYALIM?”

Yerli bir işçinin “Aldığım ücretin 11 bin lirasını kiraya veriyorum, elime sadece 2 bin lira kalıyor. Ne yapabilirim ki bu parayla” serzenişi yerli ve göçmen işçilerin yaşam koşullarının MDZ İplik fabrikasında eşitlendiğinin adeta kanıtı. Molada, yemekte, evde, izin gününde ‘İşi nasıl yetiştiririm, bugün 8 saat nasıl bitecek?’ kaygısının psikolojilerini bozduğunu ifade eden işçiler “Kaybedecek bir şeyimiz yoktu, insanlıktan çıkmışız” ifadesinde kendini buluyordu. Bir işçi “Şireci işçileri birlik olup kazandığında heyecan bastı. Biz neden kazanmayalım?” diye akıllarına düştüğünü söyledi. İşçiler işçiden öğreniyor. Her direniş ve fiili grev öğretici okula dönüşüyordu.

KURTULUŞUN GERÇEKLEŞEBİLECEĞİNİN YOLUNU GÖSTERİYORDU

İşçilerin seçtiği 3 temsilci vardı. Bunlardan biri mülteci işçiydi. Talepler ortaklaşmış, her karar birlikte alınmıştı. Patrona iletilmiş, kabul edilmeyince üç vardiya çalışmama kararı almıştı. ‘Her koşulda bildiğimiz bozulmamalı, biz ilk ve büyük adımı attık’ diyorlardı. Başpınar OSB son dönemde işçi direnişleri ile gündemde. Her direnişte işçilerin mücadelesinde yanında olan BİRTEK-SEN temsilcileri, MDZ İpliği ziyarete gelmesinin ardından bunu haber alan patron, işçi temsilleri ile hemen görüşmek için telefon ediyordu. İşçiler tüm isteklerini kabul ettiremese de bir yol açtığının farkındaydı. Yarın içeri girdiğimizde şunu da isteyelim, bunu da talep edelimle gece 1’de direniş işçilerin ortak kararı ile sonlandırıldı. Arabalara binildi, yarın sabah işbaşı yapmak için herkes evinin yolunu tuttu. Kitaba tekrardan dönersek, Gazap Üzümleri’nin sonunun bize öğrettiği şeylerin başında her şeyini kaybetmiş bir insanın, her şeyini kaybetmiş başka insanı kurtarmasının bütün insanlığın kurtulması anlamına geldiğini öğütlüyordu. MDZ İplik işçilerinin bir günlük direnişi bize, başta Amerika olmak üzere 10 yıl sürecek 1929 Büyük Buhran olmasa da 10 yılı aşkın süredir devam eden Suriye savaşında her şeyini kaybetmiş mülteci işçilerin, her şeyini kaybetmeye yüz tutmuş yerli işçilerle birlikte mücadelesi ile kurtuluşun gerçekleşebileceğinin yolunu gösteriyordu. Her şeyini kaybetmişlerin zincirlerinden başka hiçbir şeyi yoktu çünkü. Son söz olarak; işçilerin direnişe geçtiği anda çektirdikleri fotoğraf basit bir fotoğraf karesi değildi. Bu fotoğraf yerli ve göçmen işçilerin manifestosuydu adeta.

Kaynak: https://www.evrensel.net/haber/497668/is-birakip-kazanan-mdz-iscileriyle-bir-gece-yerli-ve-gocmen-iscilerin-manifestosu