14 Haziran 2023 Çarşamba günü, 750 göçmeni taşıyan bir gemi Libya’dan İtalya’ya ulaşmaya çalışırken Yunanistan açıklarında battı. Batan gemide çok çeşitli ülkelerden göçmenlerin olduğu tahmin ediliyor. Şimdilik kesinleşen rakamlarla 78 göçmenin hayatını kaybetmesine neden olan katliamın ardından, göçmenlerle dayanışma içinde olmanın dünyanın her yerindeki emekçiler için bir zorunluluk olduğunu daha güçlü şekilde ifade etmemiz gerekiyor. Her yıl binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olan politikaları sürekli olarak gündeme getirme, teşhir etmek ve bunlarla mücadele etmek, her birimizin işsizlik, evsizlik ve güvencesizlikle sınandığımız bir dünyada ortak bir gelecek inşa etmek için her zaman olduğundan daha kritik olmuştur. Göçmenler geçinebilmek, çocukların bakabilmek, bombaların altında can vermemek için türlü yollarla bu hayata tutunmaya çalışırken katledilirken, onların emeği sömürülürken bugün evi, ülkesi olup yarını belirsiz olan bizlerin kurtuluş şansımız yoktur.
En az 500 göçmenin öldüğü tahmin edilen bu büyük katliam Avrupa’nın sınır kontrol politikasında köklü değişikliklere duyulan acil ihtiyacı sert bir şekilde hatırlatmaktadır. Pek çok haberde göçmenleri taşıyan geminin uzun bir süre hareketsiz kaldığı, sahil güvenliğe uyarılar yapıldığı fakat gerekli müdahalelerin yapılmadığı ifade edilmektedir. Bazı haberlerde ise sahil güvenlik botunun gemiyi kasten hızlı çekerek batırdığı ifade edilmektedir. Maalesef bunların hepsi inandırıcı ihtimallerdir çünkü Sahil Güvenlik senelerdir Avrupa Birliği’nin sınırlarını korumak için binlerce insanı denize, ölüme itmekte beis görmemiştir.
Ne insanların ölümü göze alarak göç etmek zorunda kalması ne göç politikaları yüzünden her yıl binlerce insanın göç yollarında ölmesi münferittir. Bu sorun, kapitalist küresel ekonomik sistemin dayattığı eşitsizlikler ve adaletsizlikler ile derinden ilişkilidir ve hatta doğrudan soncudur. Pek çok ülkede ekonomik krizler, işsizlik, savaşlar, kadınların ve lgbti+’ların hayatını tehdit eden yasalar insanların can güvenliği için, aç kalmamak, geçinebilmek için, onurlu bir hayat yaşayabilmek için tehlikeli yolculukları göze almalarına sebep olacak düzeydedir. Bu eşitsizlikleri sürdüren ekonomik ve siyasi yapıları ifşa etmemiz ve bunlara meydan okumamız gerekmektedir.
Frontex ve Avrupa ülkeleri tarafından uygulanan mevcut sınır kontrol politikaları, sığınma arayan göçmenlerin hayatlarını korumakta defalarca başarısız olmuştur. Bunda da şaşırılacak bir durum yoktur çünkü Avrupa Birliği’nin kasıtlı politikası göçmenleri kendi sınırının dışında tutmak, başka ülkelerde bir yedek iş gücüne dönüştürmek gibi amaçlardan bağımsız değildir. Sınırlarını göçmenlere kapatan ya da göçmenleri güvencesiz, kayıtsız yaşam ve çalışma koşullarına mahkûm eden ülkeler çoğu zaman insanların ölümü göze alarak göç yollarına düşmesine sebep olan koşullarda payı olanlardır. Göç etmenin insanın en doğal hakkı olması bir yana, evleri, şehirleri bombalandığı için, sermaye ve devletlerin sömürüsü sonucu yaşanamaz düzeylerde yoksullaştığı için yerini yurdunu terk etmek zorunda kalan insanlar çoğu zaman göç yollarında hayatlarını kaybetmektedirler.
Göçmenlere uygulanan geri itme saldırıları, şiddet ve kötü muamele hafızasıyla göçmenler için sahil güvenlik yardım istenecek bir kurum olmaktan çıkmış, can güvenlikleri için uzak durulması gereken bir pozisyona gelmiştir. Avrupa Birliği ve Frontex, tüm üye devletlerin uluslararası insan hakları standartlarına uymasını sağlamalı, göçmenlerin güvenliğini ve refahını garanti altına almalıdır. Sahil güvenlik ekiplerinin de herkesin “güvenliği”ni sağlamak üzere görevlendirilmesi gerekmektedir. Şu anda yaptıkları sınır kalkanı görevleri ile bu mümkün değildir. Korudukları tek güvenlik sermayenin ve devletlerin güvenliğidir.
Bu sorunun bir parçası olan her ülkede, kurtarma operasyonlarına, güvenli geçişe ve göçmenlerin yasal korumaya erişimine öncelik veren insani politikaların uygulanması için tüm emekçiler olarak baskı yaratmamız gerekmektedir. Bununla beraber sermaye ve devletlerin her an her birimizi evimizden, işimizden, ülkemizden edebileceğini bir saniye unutmadan bir araya gelmemiz acil bir görevdir. Sınırın ne tarafında olduğundan bağımsız olarak emekçilerin birliği, yine sınırın ne tarafından olursa olsun sermayeye karşı yegâne güçtür.
Dev bir kimsesizler mezarlığına dönen Akdeniz’de çıktığı o zor yolculukta hayatını kaybeden herkes bizim işçi sınıfımızın bir parçasıdır. Onların acısı hepimizin yasıdır. Onların anısına ve bizlerin ortak geleceği için mücadeleyi büyütmek sorumluluğumuzdur!
Akdeniz’de ölen tüm göçmenlerin anısına saygıyla…