Ana SayfaManşetHer gün felaketi yaşayan göçmenler, geri gönderme merkezleri ve yaklaşan seçimler -...

Her gün felaketi yaşayan göçmenler, geri gönderme merkezleri ve yaklaşan seçimler – Burcu Çıra

Göçmenliği sırtlarında yük olarak götüren Dina ve Gina’nın; yaşamaya vakit bırakılmayanların anısına…

6 Şubat Maraş merkezli depremin üzerinden iki ay geçti. Arkasından yaşanan Hatay merkezli ikinci depremle birlikte hali hazırdaki yıkım daha da arttı. On binlerce insanın katledildiği, milyonlarca insanın hayatının yerle bir olduğu depremler sonrası iktidar tarafından yürütülen süreç asıl afetin depremler, seller değil düzenin kendisi olduğunu bir kez daha gösterdi. Depremlerden etkilenen 11 kentte yaşayan milyonlarca yerli halkın yanı sıra, resmî rakamlara göre, geçici koruma statüsüne sahip Suriyeli göçmen ya da mültecilerin yüzde 49,64’ü depremden doğrudan etkilenen bu illerde yaşıyor. Bu bölgelerdeki göçmen ve mültecilerin arama kurtarma faaliyetleri, akut ve barınma ihtiyaçlarından eşitlik ilkesine aykırı şekilde ayrımcılığa maruz kaldıklarına çok kez şahit olduk. Depremin ilk günlerinde can derdindeki insanlara nefret söylemleri ve kışkırtmalarla, ırkçılık pompalayarak açıkça pogrom örgütlemeye çalışan Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ gibi siyasi zatlar, göçmen ve mültecileri hedef göstererek ve mevcut gerilimleri artırarak var olanın üzerine daha da güvensiz bir ortam yarattı. Kolluk kuvvetleri ve devlet kurumları da medyaya da yansıyan ırkçı şiddet ve işkencelerle bu suça ortak oldu. Deprem gibi tüm insanları aynı yıkıcılıkla etkileyen bir ortamda dahi yaratılan bu ırkçı atmosfer göçmen ve mültecilerin insanlık dışı muameleler görmelerine sebep oldu. Örneğin, Maraş Elbistan’da Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi’ne götürülen Suriyeli depremzedeler, akrabalarının çadırlarını ziyaret etmesi bahanesiyle çadır kentten atıldı. Sonucunda da aileler çoluk çocuk demeden ortada kalan eşyalarıyla hasarlı binalarda yaşamak zorunda kaldı. Diyarbakır’da çadırlara yerleştirilmeyen göçmen ve mülteciler sokakta, parkta, düğün salonlarında barındı; yardımlara ulaşımları oldukça sınırlandırıldı. Bu örnekleri çoğaltmak ne yazık ki hiç zor değil. İktidarın, muhalefetin ve hatta tüm dünyada özellikle emperyalist ülkelerin göç politikalarıyla kasıtlı şekilde sergiledikleri pratikler, yarattıkları algı ve manipülasyonlar göçmen ve mültecilerin yaşam şartlarını her yerde katlanılmaz derecede güçleştiriyor.

6 Şubat depremiyle beraber Göç İdaresi Başkanlığı resmî sitesinde 07.02.2023 tarihli uygulamayla depremden etkilenen 10 ilde yol izin belgesi uygulamasının kaldırıldığı; depremden etkilenen göçmenlerin İstanbul ili hariç olmak üzere yakınlarının bulunduğu ve acil ve temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek illerdeki il göç idarelerine giderek 90 günlük yol izin belgesi alabileceklerinin duyurusunu paylaştı. Oysa Islahiye’de Suriyeliler barındıkları mülteci kampından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı talimatı ile otobüslerle çeşitli kentlere zorla gönderildi. Yasal birçok hakkın devletin kendi eliyle çiğnendiği ve yok sayıldığı, çoğu muhalefet partilerinin de desteklediği uygulamalar göçmen ve mültecilerin hayatlarını işkenceye çeviriyor ya da ölümlerine sebep oluyor.

Bu işkencelerin göçmen ve mülteciler için en ağır merkezleri haline gelen yerleri ise Geri Gönderme Merkezleri (GGM). Özellikle son yıllarda GGM’ler işkenceler ve buna bağlı çıkan isyanlar, protestolar sonrası kötü muameleler ve kimi zaman da intihar merkezleri haline gelmiş durumda. İnsan hakları örgütleri ve barolara yapılan şikayetlerle isimlerini sıklıkla duyduğumuz Kayseri GGM ve İzmir Harmandalı GGM’de yaşanan yoğun hak ihlallerinin çok azının kamuoyuna yansıdığını biliyoruz. Mahkemeler dayanaksız, uydurma gerekçelerle verdiği kararlarla, GGM’lerde insanlık onuruna aykırı şekilde muamelelerin yaşanmasına ve kapasitelerinin çok üstünde insan barındırılmasına sebep olarak; 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nu alenen çiğnemiş oluyor. Reşit olmayan çocuklar özel yasal düzenlemelerden yararlanılmasının önüne geçilerek 18 yaşından büyük yazılıyor; hasta, engelli göçmenlerin özel durumlarına ve ihtiyaçlarına erişmesine engel olunuyor. Geçtiğimiz yıl Muğla’nın Datça İlçesi’nde göçmenlerin İl Göç İdaresi Müdürlüğüne teslim edilmek üzere jandarma ve emniyet birimlerine teslim edilmeden önce geçici aktarma alanı olarak kullanılan bir alanda, yaklaşık 25 göçmenin 25 metrekarelik kafes biçiminde bir yapının içinde tutulduğu, tuvalet ihtiyaçlarını gidermelerine dahi izin verilmediği, yemek ve suyun çok sınırlı, kötü ve sağlıksız şekillerde verildiği görüntüler ortaya çıkmıştı. Yine geçtiğimiz yıl İzmir Harmandalı GGM’de çıkan yangında İzmir Barosu avukatları gittikleri GGM’de bağırma ve yardım çığlıkları sonrasında müvekkilleriyle hukuka aykırı bir şekilde görüştürülmedikleri ve yüzlerce göçmen ve mültecinin toplu şekilde sınır dışı edildiğini aktarmışlardı. Bu merkezde yüzlerce göçmen ve mültecinin GGM’de boş yatak olmadığı gerekçesiyle toplu şekilde spor salonunda yerde yatırıldığını, yüzlerce kişi için spor salonunda bulunan sadece iki tuvaletin kullanabildiğini, bunlardan birinin de yoğunluk nedeniyle kısa süre içerisinde tıkandığını, tuvalet veya duş alma gibi en temel insani ihtiyaçlarını dahi karşılayamadıklarını, kendilerine neden tutuldukları, ne kadar bu şekilde kalacakları veya hakları ile ilgili hiçbir açıklamanın yapılmadığını, sorunlarının çözümü için yetkilerle görüşmek istediklerini iletmeleri üzerine kendilerine müdahale edildiğini ve birçok yabancının sınır dışı edildiğini, bir kısmının ise başka illerdeki GGM’lere sevk edildiğini aktarmışlardı.*

2017 yılında Silivri GGM’de tutulan İranlı bir mültecinin intihar ettiği iddiaları ortaya çıkmıştı. Savcılık, “Maktulün ölümünün bütünüyle kendi kusurundan kaynaklandığı, olayın meydana gelmesinde başka bir kimsenin kast veya kusurunun bulunmadığı, ortada suç ve suçlu olmadığı” gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. İç İşleri Bakanlığı’nın da desteklediği bu karara hayatı kaybettirilen mültecinin avukatı karşı çıkarak AYM’ne başvuruda bulundu.

Ayriyeten GGM’lerin konumu, mimarisi, çalışan sayısısın azlığı da kasıtlı olarak düzenlenmiş, göçmenlerin adalete erişimlerinin engellenmesi amacıyla GGM’leri genellikle şehirlerin dışında, şehir merkezlerine 3-4 saat uzaklıkta, toplu taşıma ile gidilemeyen yerlerde konumlandırılmış durumda. Avukatlar bin bir türlü uğraşla GGM’lere vardıklarında da kasıtlı olarak 4-5 saat bekletiliyorlar, çoğu GGM’de avukat veya yakınlar için düzenlenmiş bir bekleme alanı yok. Kişinin GGM’de olup olmadığını sorgulamak amacıyla GGM’ye açılan telefonlara GGM personeli nadiren cevap veriyor ve verdikleri cevap kişinin orda olmadığı yönünde. Yalan, ezbere verilen cevaplarla göçmenleri GGM’leri arası sevk ederek göçmenlerin 7 günlük sınır dışına itiraz sürelerini kaçırmaları sağlanıyor ve sınır dışı ediyorlar. GGM’leri içinden dilekçe vermek, kurumdan avukat istemek neredeyse imkânsız durumda, GGM personelleri bu talepleri işleme almıyor, zaman zaman gönüllü geri dönüş yapılması ve gönüllü geri dönüş formlarının imzalanması için fiziksel ve psikolojik şiddet uygulanıyor, işkence yapılıyor.

Göç İdaresi Başkanlığı’nın açıkladığı resmi verilere göre, 2022 yılında sınır dışı edilen göçmen ve mülteci sayısı 124.441; resmi açıklamalarında kullandıkları ifadeyle sözde “gönüllü, güvenli, onurlu geri dönüş” sayısı 539.332 şeklindedir. 2023 yılının Nisan ayında yapılan açıklamaya göre ise; 27.900 göçmen sınır dışı edilmişken, 18.273 göçmen ve mültecinin sınır dışı edilme işlemleri yapılıyor. Göçmenlerin gönderilecekleri ülkelerin her bakımdan güvenliği, eğitim, sağlık barınma ve geçinebilme haklarına erişebilmelerinin teminatının olmadığı gibi göçmenlerin geri dönmeye gönüllü olup olmamasıyla da ilgilenilmiyor.

Türlü işkence yöntemlerinin, insanlıktan uzak psikolojik ve fiziksel şiddetin meşru görüldüğü GGM’ler, her noktasında insanlık suçlarının işlendiği dört duvarlardır. 2023 seçimlerine doğru giderken Cumhur İttifakı, Millet İttifakı ve tüm burjuva düzen partilerinin toplumda göçmen karşıtlığıyla siyasi malzeme haline getirdiği göçmen konusu ve partilerin açıkladıkları geri gönderme planları hem kendi tabanlarına hem de kararsız seçmene yönelik uyguladıkları bir seçim hamlesidir. Bugün, şu an için siyasi iktidarı elinde bulunduran Cumhur İttifakı’nın da ülkeyi yönetme iddiasında olan Millet İttifakı’nın da göç politikaları sermayenin lehine ve ırkçılık, çıkarcılık, iki yüzlülük üzerine kuruludur. Ana muhalefetin göç konusuna genel bakışı karşısında, seçimlere Yeşil Sol Parti ile girecek HDP’nin seçim bildirisinde de değindiği işkence hane halindeki ‘Geri Gönderme Merkezleri kapanmalıdır!’ görüşü eşitlik ve kardeşlikten yana olan tüm sol, sosyalistlerin katılacağı bir görüştür.

Geçtiğimiz günlerde Kilis’te 9 yaşındaki Suriyeli çocuk Gina Mercimek’i evinin avlusunda başına briket bağlayarak katleden komşusu cesareti bu politikaların yaydığı ırkçı algılardan alıyor. Gabon’dan Karabük’e okumak için gelen 17 yaşındaki üniversite öğrencisi Dina’nın katledilmesini “kast yoktur, nehirde boğularak ölüm” şeklinde örtbas etmeye çalışan savcılığın yetkiyi nereden aldığını Türkiyeli kadınların maruz kaldığı cinsiyetçi, eril yargıdan; erkek adaletin uygulamalarından tanıyoruz. Sermayenin hırsının, kötülüğünün göçmen ya da yerli fark etmeksizin tüm kadınlar, çocuklar, Lgbti+lar ve emekçi tüm halkları aynı anda katlettiğini, sömürdüğünü; ancak bunun türlü güvencesizlik kıskacındaki göçmenler için daha da katmerlenmiş olduğunu unutmamak gerekir. Depremlerle birlikte enkaz altında kalan siyasi iktidarın yönetebilme yeteneğini; derinleşen yoksulluk, artan enflasyon oranları, işsizlik, barınma sorunlarına karşılık güçlü bir etmen olarak göçmen sorunu ile örtbas ederek gizleme çabası olduğunu biliyoruz. Yakın zamanda Adana’da aldıkları sefalet ücretlerine zam talebiyle Türkiyeli ve Suriyeli saya işçilerinin birlikte mücadele ederek patronların karşısında durduğunu ve iş bırakarak mücadeleyi birlikte kazandıklarına şahit olduk. Yerli veya göçmen fark etmeksizin tüm emekçilerin durması gereken yer burasıdır. Ne GGM’lerin ne hukuk çiğneyen mahkemelerin ne de göç politikalarının bizi, emekçileri bölme; birlikte insanca yaşayabileceğimiz bir yaşamı örgütlemeye engel olmasına izin vermemeliyiz. Göçmenleri bir seçim aparatı olarak gören, ırkçılıkla sınıfı bölmeye çalışan tüm politikaları alt edeceğimiz; insanlık onurunu ayaklar altına alan dört duvarları yıkacağımız insanca bir yaşamın mücadele hattını birlikte örelim.

*https://www.gazeteduvar.com.tr/geri-gonderme-merkezlerinde-neler-oluyor-haber-1577992

RELATED ARTICLES

Son Eklenenler