Umut-Sen’in 6 Kasım Pazar günü, “6356’yı Parçala, Ekmek, Adalet ve Özgürlük için Ayağa!” şiarıyla düzenlediği İşçi Forumu için sendikamız adına Tagrid Alhasino hazırladığı konuşma metnini sizlerle paylaşıyoruz:
Herkese merhaba. Önce kendimi tanıtayım. Adım Tagrid ama Türkiye’ye geldikten sonra adım yabancı oldu. Bu kelimenin arkasında ne var biliyor musunuz? Bugün size kısaca güzel hikâyemi anlatacağım. Yabancı bir unvanla. Hikâye, ülkemde savaşın başlamasıyla ve beni Suriye’deki tehlikeli yerlerden uzak tutmak ve daha güvenli bir ülkeye ve yere göndermek için ailemle özellikle babam arasındaki bir savaş sırasında başladı. Ve savaştan kaçmak için en iyi yerin Türkiye olduğunu gördüler çünkü komşu bir ülke ve içinde akrabalarımız var. Ama Suriye’den, özellikle de güzel şehrim Halep’ten ayrılmama karşı çıktım, bu yüzden babamla Halep’ten uzaklaşmak istemediğimi konuştum. Bana dedi ki ağlamaya başlarken sözleri kalbimde bir kılıç gibiydi. Bana dedi ki, kızım, oğullarımın gözümün önünde paramparça olduğunu, güzel hayallerinin yıkıldığını görmek kolay mı sanıyorsun, hemşerilerimin birbirini öldürdüğünü görmek kolay mı sanıyorsun? Evimin gözümün önünde çökmesini kolay mı sanıyorsun? Allah korusun benim gözümün önünde çocuklarım havan topu, kurşun, bombayla ölüyor görmek benim için kolay mı? Hayır kızım, düşünmek bile kolay değil.
Sonra hayatımın en güzel günlerini yaşadığım memleketimden ayrılmak zorunda kaldım ve memleketim de ondan uzak durmamı istemedi. Suriye-Türkiye sınırına geldiğimde birçok arabanın kaza yapmasından sonra ve birçok insan yolda öldü, tüm sınır kapıları kapatıldı. Türk devleti de buraya gurbetçilerin geçişini durdurdu. Babamı geri dönmeye ikna etme fırsatım oldu ama o kabul etmedi ve Türkiye’ye geçmemizi istedi. Sonra kardeşlerim ve ben Türkiye’ye geçtik. Sınır şehri Kilis’ten sonra İstanbul’a vardık. Bu arada bizim için Suriye’deki savaştan farklı ama ondan çok daha kötü yeni bir savaş ortaya çıktı. Dilden, kimlikten ırkçılığa kadar kiralık ev arayışından okumaya, geleneklere kadar birçok sorun ortaya çıktı. Sigorta çalışma izinleri, vatandaşlık almak ve hatta en temel haklarımı elde etmekle bitecek. İlk başta dil problemini çözmeye başladım ve Türkçeyi öğrenmeye başladım ve Türkçeyi iyi konuşana kadar günde birden bine kadar sayarak her gün yüz ila iki yüz kelime ezberledim. İş aramaya başladım. Çok çalıştım ama hakkımı alamadım ve öğretmenlik mesleği olan sevdiğim ve başarılı olduğum işi bulamadım.
Sonra arkadaşım Arin ile güzellik kursunda tanıştım ve sonrasında kursu bitirdik ve kursu bitirmek için belgeyi aldık. Bir gün Arin beni aradı ve benim için iyi bir iş bulduğunu söyledi ve gittiğimde çok iyi bir arkadaşım Alçay ile tanıştım, bana çalışmanın nasıl bir şey olduğunu anlattı ve hemen çalışmaya başladım. Orada sanki etrafımdakilere bakıyordum ve etrafımdaki her şeyin ayna olduğunu gördüm ve kendimi o aynalarda gördüm. Evet, kendimi orada buldum. İşte aradığım şey bu, yalnız duruyorum ve Kadın Dayanışma Derneği aracılığıyla onlara yardım eli uzatma, diğerleri ve ben, en azından tanıdıklarım için bir güç kaynağı olmaya başladık.
Bugün buraya sadece hikâyemi anlatmak için gelmedim ve kimsenin bana acıması için gelmedim, hayır, bunu istemiyorum, size nasıl düştüğümü ve kendim için tekrar ayağa kalktığımı açıklamaya geldim. Sizden de kendiniz için güçlü olmanızı rica ediyorum. Ayrıca benim için bulunmaz bir fırsat olan bu kısa süre içerisinde size yabancıların sorunlarını anlatmak istedim. Bu sadece benim değil, tüm mültecilerin hikâyesidir. Sizlerle aramızdaki engeli kırmak istedim. Evet biliyorum ki bu sözleri söyledikten sonra benim sorunum ya da mültecilerin sorunu çözülmedi, ben hala yabancıyım yüzlercesi benim gibi, binlercesi benim gibi, benim gibi milyonlar hala yabancı ve sorunlar hala devam ediyor. Ama alıştık, bu platformdan, Türk devletinden dahi tüm sorumlular, yabancıları Türklerle uyum kurslarına gitmeye zorladıkları gibi, Türk kardeşlerimiz için uyum kursları açmalarını rica ediyorum. Çünkü aslında burada Türkiye’de gördüklerim ve kusura bakmayın beni yanlış anlamayın. Bazı Türkler sanki bir çember içinde yaşıyorlar ve ondan ayrılıp diğer halklarla bütünleşmek istemiyorlar ve bu bir hata. Dışarı çıkın, görün ve öğrenin, sadece bizden değil, tüm halklardan ve şunu söylemek isterim: Hepimiz aynıyız ve hepimiz birlikteyiz. Son olarak, bana bu sahnede durup konuşma fırsatı verdiği için Umut-Sen’e teşekkür ediyor ve beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.